Sık Sorulan Sorular

Anne-babalar çocuklarının otizmli olduğunu nasıl anlayabilirler? Otizmin belirtileri nelerdir?

Otizmin belirtileri üç temel alanda gözlenmektedir.

a- Sosyal İlişkilerde Güçlük: Otistik özellikleri olan çocukların diğerleri ile ilişki kurabilme becerilerinde çeşitli düzeylerde yetersizlikler gözlenir. Bunlar arasında göz temasından kaçınma, başkalarının sevinç, üzüntü ve ihtiyaçlarına ya da çevresindeki olaylara tepkisiz kalma, arkadaşlık kurmama, tek başına olmayı tercih etme, sosyal kuralları anlayamama, kendi duygularını paylaşmama ve başkaları ile duygusal ilişki kurabilme eksikliği sayılabilir.

 b- İletişimde Zorluklar: Sözel (konuşma) ve sözel olmayan (konuşma dışında jest ve mimikler) iletişimdeki yetersizliklerin, okul öncesi çağda görülmesi, otizmin en sık rastlanan belirtilerinden biridir. Konuşmada gecikme ve güçlük görülebilir.

Konuşabilen çocuklarda başkaları ile etkileşim başlatma ve sürdürme yetersizliği görülür. Yaşlarına göre konuşma becerilerinin beklenen düzeyde olmaması, monoton bir sesle konuşmaları, konuşulan dili ve karşısındaki kişinin yüz ifadesini, mimik ve jestlerini anlayamamaları, özellikle soyut kavramlarda güçlük çekmeleri, tehlikeyi algılayamama, otistik özellikleri olan çocukların bu alandaki yetersizlikleri arasındadır.

 c- Sınırlı İlgi, Yineleyici ve Rutin Davranışlar: Sınırlı ilgi, yineleyici ve rutin davranışların görülmesi otizmin önemli belirtilerinden biridir. Otistik özellikleri olan çocuklar, çoğu zaman sınırlı bir ilgi alanına sahiptir. Bazı konulara yoğun ilgi gösterip dikkatlerini uzun süreli toplayabilir, ancak ilgilerini çekmeyen diğer konulara kayıtsız kalabilirler. Örneğin, müziği çok seven otistik bir çocuğun bütün şarkı sözlerini okuması, ancak mevsimleri anlatan bir yazıyı okumaması gibi.

Yineleyici davranışların (ellerini sallama ya da çırpma, zıplama, sallanma, anlamsız sesler çıkarma gibi) otistik özellikleri olan çocukların duyu algılamalarındaki farklılıktan kaynaklandığı ve duyusal olarak onları rahatlattığı düşünülür. Bu davranışları boş kaldıklarında, çok fazla uyaran olduğunda, sıkıntılı ya da gergin oldukları ortamlarda sıkça yaparlar.

Rutin davranışlar ise basit anlamıyla, aynı mekanda, zamanda ve sırada, davranışların tekrarlanmasıdır. Örneğin, her gün aynı saatte, aynı yerde ve aynı kişiden simit almak, aynı yolu ve kapıyı kullanmak gibi. Otistik özellikleri olan çocuklar ya da bireyler bu rutinlerde oluşan herhangi bir değişikliği kabul etmez ve bu değişikliklere tepki verirler.

Yukarıda anlatılan özellikler, 3 yaşın altında olan ve halâ konuşmaya başlamamış olan çocuklarda gözlenirse, anne ve babanın otizmden şüphelenmesi ve hiç zaman geçirmeden bir uzmana danışması gerekir.

Otizmin tedavisi var mıdır? Varsa nasıl bir tedavi uygulanır?

Çocuğu otizmin belirtilerinden kurtarmak için temel yaklaşım eğitim ve tıbbi yaklaşımdır. tıbbi alanda yapılan müdehaleler komorbiditeleri ortadan kaldırmak için uygulanan medikal tedavilerdir. örneğin epilepsi, dikkat dağınıklığı, takıntılar, hiperaktivite gibi durumlar için ilaç dedavisine gidilebilir. Bu bağlamda çocukların çocuk psikiyatrisi kontrolünde olması çok önemlidir. Belirtilen komorbidite durumların ortadan kalması ya da hafiflemesi eğitsel hedeflerin hızını artırır ve otizm semptomlarından uzaklaşmaya olanak sağlar. Otizmin tedavisinde özel eğitim, duyu bütünleme, floortime, konuşma terapisi, drama, meşguliyet terapisi gibi terapi yaklaşımlarının kullanıması önerilir.

Otistik çocuğu olan anne babaların tutumu nasıl olmalıdır?

Otizm tanısı almış çocuğu olan her aile öncelikle çocuğunun eğitim sürecine katılmalıdır. Okulda yapılan çalışmaları muhakkak okul dışında da desteklemelidir. Ailenin uzman tarafından öğretilen becerileri evde de öğretmeye devam etmesi gerekir. Bunun sağlanabilmesi için ebeveynlerin terapilere katılması, mümkünse terapist ile uygulama yapması ve terapinin bir paraçası haine gelmesi önemlidir. Böylelikle hem uzmanlar hem de aile aynı beceriyi aynı yöntemle aynı zamanda öğretecektir.

Otistik çocukların eğitimi nasıl olmalıdır?

Eğitimin Yoğun ve Sürekli Olması”: Eğitim programının, çocuğun uyku saati dışındaki tüm zamanlarında eğitimciler ve aile bireyleri tarafından çocuğa uygulanmasıdır. İdeal olarak bu çocuklar HAFTADA 40 SAATLİK EĞİTİM almalıdırlar. Bu yoğun ve sürekli programı uygulayabilmek için işbölümü yapılarak özel eğitim uzmanları, anne, baba, bakıcı, sınıf öğretmeni, stajyer öğrenci ve gönüllüden oluşan bir ekip kurulması ve eğitimin bu ekip tarafından paylaşılarak sürdürülmesi gerekir.

“Eğitimde Genel Özellikler”: Çocuğa uygulanacak eğitim modeli ne olursa olsun eğitim programının bazı özelliklerinin olması gerekir.

Eğitim programının aşağıdaki nitelikleri karşılaması önemlidir:

  • Otistik özellikleri olan çocuklar için geliştirilmiş otizme özgü bir program olması,
  • Çocuğun bireysel özelliklerine, gereksinimlerine uygun bir program olması,
  • Baştan belirlenmiş net hedeflerinin olması,
  • Sonuçlarının, hedefe ulaşılabilirliğinin değerlendirilebilmesi,
  • Belirli aralıklarla, hedeflerin gözden geçirilebilir ve gereksinimlere göre uyarlanabilir olması,
  • Sistematik olması, becerilerin hem belirlenen eğitim yöntemine göre hem de beceri alt basamak sıralamasını takip ederek öğretilmesi,
  • Yapılandırılmış olması, hem öğretilecek becerinin hem de çocuğun özelliklerine göre öğretim yapılacak mekânın düzenlenmesi, örneğin, renklerin öğretileceği bir derste dikkat dağıtacak diğer oyuncakların önceden kaldırılmış olması (sadece renk çalışılacak oyuncakların ortada bulundurulması gibi),
  • Çocuğun sadece yaşına değil, esas olarak gelişim düzeyine de uygun becerileri bulundurması,

İçinde akranları ile bir arada olduğu bir süreç ya da süreçlerin olması.

Çocuğu otizm olan ebeveynler psikolojik destek almalı mıdır?

Burada üzerinde durulması gereken konu çocuğun otizmi değil, yaşanılan farklılık durumudur. Sahip olduğunuz çocuk arkadaşınızın çocuklarına ya da kardeşlerine benzemiyorsa bu durumla başa çıkmak oldukça zordur.Yaşanılan bu farklılığı tanımlamak, nasıl üstesinden gelineceğini bulmak, çevreden gelen akıl almaz soruları cevaplamaya çalışmak korkunç bir yüktür. Bu gerilimi yaşayan ailelerin bu durumu kendileri atlatmakta zorlandıklarında psikolojik destek almaları önerilir.