Blog

Otizm ve Yaratıcılık

Otizm ve Yaratıcılık

Otizm tanısı almış bireylerdeki sosyal iletişim alanındaki güçlükler ve empati kurmadaki yetersizlikler, özellike drama gibi sanatsal etkinlikler ve yaratıcılığı besleyen diğer sanat dalları ile azaltılabilir.

Yeni bir araştırma, otizm tanısı almış bireylerin daha yüksek bir yaratıcılık düzeyine sahip olduğunu göstermiştir. Otizmli bireylerde yaratıcılık odağında yürütülen çalışma, öğrenme güçlüğü yaşayan bireylere ilişkin birçok yerleşik düşünceyi ve önyargıyı da ortadan kaldırıyor.

Bilimadamları, gelişimsel farklılığı olan bireylerin sosyal anlamda yaşadıkları zorluklara rağmen, yaratıcılık gerektiren problemlerin çözümünde daha özgün bakış açıları geliştirdiklerini ileri sürüyor. Çalışmayı yürüten yazarlardan biri olan Stirling Üniversitesi’nden Dr. Catherine Best, 312 kişi, üzerinde yürütülen çalışmanın tek bir yaratıcılık sürecine odaklanmasına karşın, otistik özellikler ve özgün, yaratıcı fikirler arasında bir bağlantı olduğunu belirtiyor.

“Bunun nedeninin otistik bireylerin olaylara ve durumlara çok farklı yaklaşmaları olduğunu düşünüyoruz. Öğrenme sürecinde yaşadıkları güçlüklerle tanımlanan bireylerin bazı alanlarda üstün yaratıcılık göstermeleri de, bu çalışmanın önemli bulgularından biri.”

Daryl Hannah gibi bazı otizm tanısı almış bireylerin kendi deneyimleri ile ilgili açıklamaları toplumda sık duyulmuyor. Kendi otizm deneyimi hakkında konuşan ve bilgi paylaşam bireylerin söyledikleri, bu süreci anlamamızda yardımcı olmaktadır. Öğrenme güçlüğü olan bireylerin bazı becerileri öğrenmeleri için desteğe ihtiyacı vardır ve bu destek toplumsal yaşam içinde onlara her zaman sunulmadığından, bu bireylerin yaratıcı özellikleri de her zaman görünür olmuyor. Oysa tiyatro gibi sanat kurumlarında, farkındalığın arttırılmasıyla, drama alanında çok yetenekli olan ve sanatsal anlamda değerli iş çıkarabilecek otizmli bireyler desteklenebilir. Kendisi de otizm tanısı almış olan Amerikalı aktris Daryl Hannah bu konuda şunları söylüyor:

“Otizmli bireylerin öncelikle bir birey olarak görülmesi gerekmektedir. Öğrenme güçlüğü olmayan bireylere, benim onlardan farklı olmadığımı anlatmak istiyorum. Yine, öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerin de, kendi yapabileceklerinin farkına vararak kendilerini iyi hissetmeleri en büyük arzum. Bu insanlar yalnız değiller.”

İngiltere’de National Theatre’da, Mark Haddon’ın ‘Süper İyi Günler’ adlı romanının tiyatro uyarlamasının sahnelenmesi sırasında, otizm danışmanı olarak çalışan Binchy, öğrenme güçlüğü çeken yetişkinlerle çalışan bir tiyatro olan ‘Access All Areas’ ile çalışmış. ‘Access All Areas’, İngiltere’de, öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerle yaratıcı sanat çalışmaları yapan tek kurum olma özelliğini taşıyor.

‘Access All Areas’ta çalışan Patrick Collier bu konuda şu yorumu yapıyor: “Yapmaya çalıştığımız şey, otizm tanısı almış ya da Down Sendromlu birine Hamlet’i oynatmaya çalışmak değil – onlara kendi seslerini bulmalarında ve seslerini başkalarına duyurmalarında yardım ediyoruz. İnsanlar desteklenmeli ve yaratıcılık doğru yönlendirilmeli.”

Otizm, İngiltere’de 100 kişiden 1’ini etkileyen bir durum ve kişiden kişiye farklılıklar göstermekle birlikte, iletişim kurma ve dünyayı algılama biçimlerini derinden etkiliyor. Otizmle ilgili en büyük önyargılardan biri, otizmli bireylerin yaratıcı olmadıkları düşüncesidir.

Otizm tanısı almış bireylerdeki sosyal iletişim alanındaki güçlükler ve empati kurmadaki yetersizlikler, özellike drama gibi sanatsal etkinlikler ve yaratıcılığı besleyen diğer sanat dalları ile azaltılabilir.

(Yazı, İngiliz ‘The Guardian’ gazetesinden derlenmiştir.)